Oyunların özgürleştirici etkisi
Okurların oylarıyla GoodReads’de yılın romanı seçilen ‘Yarın ve Yarın ve Yarın’ yayınlandı. Bu heyecan verici romanın çevirisini Esra Even, editörlüğünü ise Algan Sezgintüredi yaptı. Amerika’da satış rekorları kıran roman, ülkemizde uzun süredir bekleniyordu. Kitabın dünyada bu kadar ilgi uyandırmasının en temel nedenlerden birisi nostalji duygusu ile gelecek hayallerinin harmanlanarak çatışmacı bir ruh haliyle okurlara aktarılması olabilir.
Romanın ana karakterleri Sam ve Sadie’nin çocukken belki de hayatlarının en zor zaman dilimlerinden birisinde tanışması ve acılarını video oyunları sayesinde kurdukları dostluklarıyla unutmaları, romanın hemen girişinde karakterleri yanı başımızda hissetmemizi sağlıyor.
Oyunlar sanatsal kaçış nesnesi işlevi görüyor diyebiliriz. Neyi kastediyorum? Tıpkı bir ressamın insanların ikiyüzlülüğünden kurtulmak için tuvalinin başına geçmesinden başka çaresinin olmadığı gibi, Sam ve Sadie de oyunlarla yaşayarak insanların yarattığı sahte gerçeklikten kurtulabiliyor. Bu anlamda video oyunların tasarlanması, sanatsal yaratımlara çok benziyor. Oyunların hem kültürün inşası hem de insan türünün öğrenmesi ile ilgili çok mühim bir rolü var. ‘Homo Ludens’ adlı kitapta yazar Johan Huizinga oyun mefhumunun kültürden bile daha eski kökenlere dayandığını iddia eder. Oyunlar içgüdüsel şekilde sınırlarını ve kurallarını önceden kabul ettiğimiz yaratıcı eğlence araçlarıdır. Toplumdaki İlişkiler oyunların verdiği esnek bir esrime haliyle kurulur. Modern toplumlarda ise oyunlar artık özgür şartlarını ve koşullarını kaybetmeye başlamıştır. Hiyerarşi ve rekabet unsuru oyunları insan hırsının ele geçirmesine sebebiyet vermiştir. Roman, oyunların özgürleştirici etkisini anlatırken, bir yandan da günümüz kapitalist dünyasında oyunların sadece bir skor veya puan yarışı haline geldiği gerçeğiyle bizi yüzleştirir.
Sam ve Sadie’nin çocukluklarında oynadıkları video oyunları onları yakınlaştıran bir faaliyetken, şirketleri büyüdükçe, kendilerini performans bireylerine dönüşürken bulurlar. İlk başlarda birbirlerine olan aşkları yaratıcılıklarına yansırken, rekabet koşulları arttıkça, aşkları hırsa dönüşür. Lacancı bir okuma yaparsak, başkasının gözünde tanınmak ve arzulanmak isteyen özne, vahşi kapitalist sistemde mecburi olarak ötekinin arzusunu kazanmak için yıkıcı taraflarını göstermek zorunda kalır.
Romanda Sam ve Sadie’nin aralarındaki saf sevgi, skandal bir vakayla kesintiye uğrar. Bu olaydan sonraysa insanın sevgi konusunda ne kadar aciz kalabildiğini gözlemliyoruz.
Okurların uzun süredir yayınlanmasını beklediği ‘Tomorrow and Tomorrow and Tomorrow’ son zamanlarda yazılmış en sürükleyici kitaplardan. Okurlar karakterlere çok hızlı bir şekilde empati kuracak, romanın içinde adeta kaybolacaklar.
‘Tomorrow and Tomorrow and Tomorrow’ aynı zamanda atari ve diğer video oyunlarıyla büyüyen 90’lar jenerasyonundan, dijital dünyaya gözlerini açmış en son kuşağa kadar herkese hitap edebilecek bir kitap. Küreselleşmenin etkisiyle oyunlarla dostluklar kuran yeni jenerasyon bu kitapla derin bağlar kurabilecek. Kitabın bu kadar çok talep görmesinin ana nedeni, oldukça akıcı olan ve insanın duygularına dokunan üslubu.
Ayrıca romanın film hakları Paramount Pictures prodüksiyon şirketine satıldı. İleride romanın okurları tahayyül ettikleri dünyayı ekranlarda da izleyebilecekler. ‘Yarın ve Yarın ve Yarın’ sıradışı sürükleyiciliğiyle Türkiye’de de geniş kitlelere hitap edecektir.